DEVLERE KAFA TUTAN KELEBEK

Kübranur Seçen

Genellikle masallarda her şey olması gerektiği gibi olur. Ama bu masal başka bir masal. Muhammed Ali’nin masalı, dünyayı yumruklarıyla sarsan koca adamın masalı…

 

“Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım”
Muhammed Ali

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir kelebek çıkmış kozasından. Bu kelebek farklı gözüküyormuş diğerlerinden. Aslında her kelebek kadar güzel ve masummuş. Tek farkı tüm renkli kelebeklere inat siyah oluşuymuş. Farklı olduğunu hissetmiş, renginden dolayı dışlanmış, ötelenmiş. Ancak yılmamış, üzerine gitmiş baskıların. Bu topraklara ait olmadığını o da biliyormuş ve her ne kadar bu topraklara ait olmasa da kendi gibi ötelenen mazlumlar için kazanmış zaferlerini. Rengi için, kimliği için daha da önemlisi inancı için mücadele etmiş. Peki kim bu kelebek diye soracak olursanız; cevabı zor değil. O kişi Muhammed Ali. Üç günlük yalan dünyayı yumruklarıyla sarsmış müthiş bir kelebek.

Masallarda iyiler kötüler, güzeller çirkinler, padişahlar köleler daha nice kimseler yer alır. Aslında o masalların her biri hayatın soğuk yüzünü bize tüm gerçekliğiyle gösterir. Bazen de masallar gerçeklere yönelik bakış açımızı değiştirir daha doğru bir ifadeyle derinleştirir. Umarım bu yazı, Muhammed Ali ve temsil ettiği değerlere yönelik bir farkındalık kazandırır.

Kozasından çıkan bu kelebek, bize çok da uzak olmayan bir zamanda dünyaya gelen ‘‘zenci’’ olarak adlandırılan, ikinci sınıf olarak kabul edilen bir bebekmiş. Daha doğduğu anda başlamış ötelenişi, her zenci gibi hür insanlardan farklı bir isme sahipmiş bu bebek. Yıllar içinde boks aşkıyla büyümüş ve sonrasında kendinin bile açıklayamayacağı bir güç meydana gelmiş içinde.

 

Tüm Mesele Bisiklet

Çocuk büyüyünce babası ona kırmızı bir bisiklet almış, aslında her şey bu bisikletle başlamış. Bir gün panayıra gitmiş ve gittiği yerde bisikleti çalınmış. Aramış, aramış ve bisikletini çalan kişiyi bulunca bir güzel pataklamış. İşte o gün anlaşılmış çocuğun içinde taşıdığı güç.
Ve bir gün yolu boks okuluna çıkıvermiş çocuğun. Daha o gün ‘‘ben en büyüğüm, şampiyon benim’’ demiş. Bunu söylerken tam on iki yaşındaymış. Zaman geçmiş ve büyümüş. İlk madalyasını on sekiz yaşındayken kazanmış ve artık çocuk değil bir gençmiş.

“Zenciler Giremez”

Ayrımcılığa dair ilk uyanışı mahallesinde bulunan “zenciler giremez” yazılı restorana gidince oluşmuş gencin. Boynundan hiç çıkarmadığı, olimpiyatlarda kazandığı ilk madalyayla oraya girebileceğini zannetmiş. Fakat ülkesi, yaşadığı mahallesi için zafer kazanmasına rağmen sırf rengi yüzünden girememiş. Genç, o an duraksayıp; ‘’o madalya hani benim bir yerlere girmem için anahtardı’’ demiş ve sonra eklemiş, ‘‘bu madalya ile sadece ben kendi kapılarımı açabilirim ya diğer kardeşlerim…’’

Yaşadıkları nedeniyle hayalleri ve idealleri değişen bir genç meydana gelmiş. Muhammed Ali, halkın şampiyonu olmuş. O artık koca bir adammış ama içindeki çocuğun büyük korkuları hâlâ devam ediyormuş. Zaman geçmiş artık adam yerinde duramıyor, olduğu kalıba sığamıyor ve içinde ruhen bir şeylerin değiştiğinin farkına varıyormuş. Ama çocuk tarafı bunu asla anlayamıyormuş.

Köle Olduğu Dünyadan Hür Olduğu Dine

Zaman hızla akıp geçmiş. Adam çok başarılı, çocuk çok mutlu. Genellikle masallarda her şey olması gerektiği gibi olur. Ama bu başka bir masal. Muhammed Ali’nin masalı, dünyayı yumruklarıyla sarsan koca adamın masalı… Olması gereken hiçbir zaman bir türlü olmaz. Muhammed Ali bir gün dinini değiştirmek istemiş ancak içindeki çocuk tedirgin tabi. Yeni insanlarla tanışmış Ali, Müslümanlığı öğrenmiş. O an anlamış ki bu dinde herkes eşit. Ne beyazın siyahtan bir üstünlüğü ne de siyahın beyazdan bir üstünlüğü varmış. Bu dinde olan herkesin tek ve mutlak olana inançları söz konusuymuş. O dev gibi adam heyecanlı, içindeki çocuk endişeli…


Koca adam sadece din değiştirmemiş bir de ismini değiştirmiş. Dünyaya haykırıyor; ‘‘herkes duysun ben Muhammed Ali. Artık bir köle ismim yok. Benim de tüm beyaz insanlar gibi hür bir adım var.” koca adam haykırmış haykırmasına ama içindeki çocuk “aldık başımıza belayı” diyormuş.

Hakikate Tıkanan Kulaklar

Adam tüm dünyaya haykırmış, tüm dünya ise kulaklarını onun haykırdığı hakikate tıkamış. Hem siyahi hem Müslüman bu dünya ancak ona kocaman duvarlar örmüş. Ama adamın o duvarları yıkacak kadar güçlü bir inancı ve şaşmayacak hedefleri varmış. Adam çok sinirli, içindeki çocuk sevgi dolu. Ve çocuğun taşıdığı sevgi o korkusuz adamı sakinleştirmiş.

Adam sayısız kere dövüşmüş, sayısız kere kazanmış. Dünyanın en sert yumruklarını o atmış ama en sert yumrukları da yine o almış. Adam geveze, ringte rakibi dövdüğü yetmiyor bir de ukalalık edip karşısındakini kışkırtıyormuş. Aslında yaptığı kötü giden düzene başkaldırıymış.

Savaşa Karşı Savaş

Bir gün Muhammed Ali’yi savaşa çağırmışlar. Ama tüm baskılara rağmen gitmeyi reddetmiş. Sistem tıpkı zalim krallar gibi üstüne gelmiş, kazandığın tüm ünvanlar gidecek demiş. Hiç suçu olmayan insanlara ateş etmenin içindeki çocuğu da yok edeceğini biliyormuş. İnancına dayanarak tüm dünyaya tavır almış ve dünyada onu özel kılan ne varsa despotlar tarafından elinden alınmış. Ama içindeki çocuğun ve kalbinin iyi tarafında tarifi mümkün olmayan bir huzur oluşmuş.


Adamın elinden her şey alınsa da o halkın şampiyonuymuş. Dünya, gerçek gücün ne olduğunu işte o an anlamış. Güç insanlara bir şeyleri zorla yaptırmak, emirlerine karşı geleni ezmek değilmiş. Muhammed Ali, bilinen tüm hakikatleri attığı yumruklarla yerle bir etmiş. Hak ettiği tüm ünvanları tekrar geri almış. Artık koca adam da içindeki çocuk da çok mutlu. Cesaretin vücut bulduğu bu adam, tam üç kez Dünya Şampiyonu olmuş.

Kelebeğin Ömrü Kaç Gün?

Muhammed Ali hayatı boyunca çeşitli şeylerle sınanmış, her daim Allah’a sığınmış. Dünyada verdiği mücadele hasta yatağında son bulmuş. O an içindeki çocukla birlikte tekrar bir kelebeğe dönüşüvermiş. Kanatlarını sonsuz özgürlüğe çırpıvermiş.


Gökten üç elma düşmemiş lakin göğe bir kelebek yükselmiş. Bu masalı okuyanlara da o kelebeğin kanatlarından; cesaret, inanç ve mücadele tozları serpilmiş.

Bir Cevap Yazın

Your email address will not be published.