DÂHİLER VE DELİLER

Ebrar İnan

Marmara Kıraathanesi müdavimleri arasında herhangi bir sıralama veya öncelik yoktur. İlkokulu bile bitirememiş işportacıdan, çeşitli üniversitelerin profesörlerini, şair ve mütefekkirleri, ateisti, dindarı, komünisti içine alır Marmara Kıraathanesi.

Mehmet Niyazi’nin, zihne hürriyeti sağlayan bir mekân olan Marmara Kıraathanesi’ndeki anıları üzerine kaleme aldığı bir kitaptır: Dâhiler ve Deliler. Nice ismin bir araya gelip her türlü fikrin nabzının attığı Marmara Kıraathanesi’nde cereyan eden olayları bize aktarıyor bu eserinde. Bu kıraathanenin müdavimlerini kategorize etmek neredeyse mümkün değil. Çünkü Marmara Kıraathanesi müdavimleri arasında herhangi bir sıralama veya öncelik yoktur. İlkokulu bile bitirememiş işportacıdan, çeşitli üniversitelerin profesörlerini, şair ve mütefekkirleri, ateisti, dindarı, komünisti içine alır Marmara Kıraathanesi. “Bir masada komünizm ilân edilir, diğer masada dinî esaslara göre devlet kurulur, bir başka masada Existansiyalizmin1 tenkidi yapılır, bir diğerinde de Nietzsche sigaya çekilirdi.”2


Kitabın mihenk taşı Marmara Kıraathanesi. Bu Kıraathane her kültürden, çevreden ve görüşten insanın bir arada oturup konuşabildiği, bazen sert tartışmalar, bazen esprili sohbetlerle saatler geçirdiği bir mekân. Mehmet Niyazi, kitabında bizleri bu sohbetlere, fikir çatışmalarına dahil ediyor ve oranın havasını adeta tekrardan yaşatıyor. Kitabımızın karakteri Maksut, özgürlük sevdası sebebiyle kendi kültüründen, coğrafyasından ve insanlardan tiksinmiş bir karakter. Öyle ki onca saygıdeğer ustaları bile lüzumsuz yaratıklar olarak görüyor. Kartal’ın (Maksut Çamur) büyük bir sanatçı olup ölümsüz eserler ortaya çıkarmak da ki hevesiyle başlayan kitabımız onu şairlerin, alimlerin uğrak noktası olan yere sürüklüyor ve bizler de Necip Fazıl’ın, Osman Yüksel Serdengeçti’nin, Sedat Umran’ın, Nurettin Topçu’nun ve daha birçok tarihi şahsiyetlerin anılarını okuma şansına sahip oluyoruz. Ayrıca Ötüken Neşriyat’ın kuruluşunu okumak da beklenmedik bir sürpriz oldu.

“Dostluk ve vefa abidesi” Hilmi Oflaz’ı anmadan geçmeyelim. Neticede Hilmi Oflaz’ın aziz hatırasına ithaf edilmiş bir eser. Hilmi Oflaz, Necip Fazıl tarafından “metafizik oğlum” sözleriyle anılıyordu. O, meczup görünen ama dâhi bir adamdı. Eh “her dâhinin biraz da deli olduğunu boş yere söylememişler”3 Hilmi Oflaz, üniversite mezunu olmasa da bilgisiyle insanların ağzını açıkta bırakırdı. İnsanların derdiyle dertlenir, sohbetine doyum olmazdı. Ki bunların örneklerine kitapta çokça şahit oluyoruz.

Kitapta şimdiye nazaran geçmiş zamanın saygılı üslubunun sadece ilmi çevrelere değil, mekânların bile nasıl bir edebe ve kıymete büründüğü çok güzel anlatılmış. Ayrıca her iki tarafın aynı mekândan olma hatırını, dışarda da sokakta da gözettiklerini okurken o zamanlarla yitip giden samimiyet ve edebî hayranlıkla anmadan edemedim.

Bu eserle, birbirinden farklı fikriyatta olsa da ortak endişe ve gayelerde bir araya gelebilen insanları ve onlarla imlenen mekânlara tanıklık etmiş oluyoruz. Marmara Kıraathanesi şu an yok ama o özel masalarını bir nevi ilim kürsüsüne dönüştüren ve kültürümüze hizmet veren nice ismin tanınmasına ve yâd edilmesine vesile olduğu için çok kıymetli bir eser. Temennim o günle beraber yitirdiğimiz ilmin edebini, canlılığını, önemini tekrar kazanabilmektir.

Dipnot
1 Varoluşçuluk
2 Mehmed Niyazi / Dâhiler ve Deliler
3 Mehmed Niyazi / Dâhiler ve Deliler

Bir Cevap Yazın

Your email address will not be published.